Falih Rifki Atay, Babaniz Atatürk, Bateş Ya. Istanbul, 1980, s. 114

Ekmek Aslanın Ağızındaymış!

 

Yıl 1927…

Ünlü yazarımız Ahmet Rasim'in yaşı ilerlemiş ve işsiz kalmıştı.

Yolu bir gün Ankara'ya düştü.

Anafartalar Caddesi'nde onu gören, gazeteci ve milletvekili Ismail Müştak,

"Aman efendim," dedi, "nasılsınız, bir emriniz var mı Ankara'da!"

Ahmet Rasim, buruk bir güliimsemeyle karşılık vererek,

"Fırınlarda ekmeklerin dort köşe değil, yuvarlak yapılması yüzünden buraya kadar geldim," dedi.

İsmail Müştak, bir şey anlamadığnı bakışlarıyla belli edince, Ahmet Rasim devam etti:

"Bir okka ekmek alayım, dedim... Elimden düşüp yuvarlanmaya başladı. Ekmek önde, ben peşinde buraya kadar koştuk. Şaşkın, şaşkğn şimdi o ekmeği arıyorum."

İsmail Müştak, o akşam bu konuşmayı Atatürk'e aktarınca, Atatürk,

"Sen ne yaptın İsmail Müştak,"diye parladı, "yarim asır Türk eğitiminehizmet etmiş bir zat, yoksul düşmüş; Ankara'ya ekmek aramaya geldigini söylemiş; sen hangi otelde kaldigmi bi­le sormamişsin!"

Hemen bütün oteller aranip Ahmet Rasim bulundu ve Atatürk'ün masasina gagrilip ikramda bulunuldu. Gecenin sonuna dogru Atatürk,

"Boş bulunan istanbul mebuslugunu lütfen kabul eder misiniz?" deyince, Atatürk'ün elini open Ahmet Rasim, "Ekmek, gergekten aslanin agzin- daymiş," dedi.

Necdet Rüştü Efe,

Türk Nüktecileri,

Nebioglu Yayinevi, istanbul, s. 22


 

Eğri kalamazsın

 

Atatürk, eşi Latife Hanım’la ilk yurt gezisine çikmaktadir...

Adana'ya giden trende Paşa Kâzim da vardir. Bir tiyatro oyunundaki başarılı "Paşa" rolünden sonra, herkes onu "Paşa" diye çagırmaktadır.

“Ankara kahkahasi" olarak da tam- nan Paşa Kâzim, türlü komiklik ve esp- rilerle Latife Hamm'dan elli lira kopar- tir.

Bununla yetinmeyip bir elli lira da Atatürk'ten kopartmak ister... Sag tara- fina egilmiş biçimde, yampiri yampiri yürüyerek Atatürk' ün karşisina gelir.

Atatürk,

"Ne о Раşа?” diye sorar.

Раşа Kâzim, sag cebini göstererek,

"Hammefendinin verdigi bu cebim- deki para о kadar agir basti ki, dengem bozuldu," der.

Onun asil amacimn para koparmak oldugunu anlayan Atatürk,

"Haklisin Paşa Käzim," der, "seni bu egrilikten kurtarmak lazim. Fakat eksik versem dengen saglanmaz, fazla ver-

sem dengen daha da bozulur; sen eniyisi, şu cebindeki banknotu ver de, bir görelim, biz de ona göre bir şey düşü- nelim..."

Paşa Käzim, yine öyle egilmiş şekil- de ilerler, cebinden elli lirayi çikartip Atatürk'e uzatir.

Atatürk, elli lirayi cebine attiktan sonra, Paşa Käzim'm sag cebine yirmi beş... soi cebine de bir yirmi beş lira ko- yar. Sonra da,

"Dogrul şimdi!" der. “Sende egrilik yapan ellilik banknotu alip, ceplerine, eşit agirlikta birer yirmi beşlik koydum! Artik egri kalamazsin!”

Paşa Käzim'm Serüvenleri, Arba Yay. istanbul 1990, s. 47

 


 

pepe Ali

Yll 1938...

Atatürk Bursa'da bir fabrika gezisini tamamlayip dişari çiktiginda, onu bek- leyen bir kalabahkla karşilaşti.

Gelenler merinos yetiştiricileridir...

içlerinden, Güllüce Kôyü Muhtari Pepe Ali ileri çikip,

"Atam beni tamdin mi?" diye sordu.

Atatürk dikkatle bakti, ama çikara- madi.

"Ben Anafartalar'da senin beş yil emirerligini yapan Ali'yim."

Atatürk'ün birden gôzleri parladi:

"Ali, sen misin? Hâlâ gençsin, dinç- sin Ali?"

"Sag ol Atam... Anafartalar'da üç bô- lükle üç firkaya ateş ettigimiz, üç gün, üç gece uykusuz bekledigimiz günleri hatirladin mi?"

Gôzleri yaşaran Atatürk, Ali'nin sirti- m sivazladi:

"Ali... Yine bana eski günleri yaşat- tm. Sag ol, hep bôyle dinç kal Ali!"

"Sen sag ol Paşam... Her zaman em- rindeyim." "Bir sikmtin var mi Ali, hayatmdan memnun musun?"

"Hiçbir sikintim yok Paşam... sen cumhurbaşkam olduysan ben de Güllü- ce Köyü muhtari oldum." .

iki ay sonra Ali'ye Atatürk'ten şu mektup geldi:

“Bpni karşiladigina memnun oldum. Bilhassa sana şunu anlatmak istiyorum: şimdiye kadar gezdigim yerlerde be- nimle çalişmiş kime rastladiysam hep- siyle konuştum, hepsi benden bir çikar umdular... Fakat yalmz sen ummadm ve ansizm kendini bana tanittm. Köyünde çahş. 15 Mart'ta seni Ankara'ya bekli- yorum. Gözlerinden öperim."

Anlatan: Musa Ataş Der: Kemal Ariburnu, Atatiirk, Ankara, 1960, s. 37

 


 

Sen Hiç

SeVildin YU 1926...

(ПІ? Cumhuriyet'in3. KuruluçYildönümü büyük bir coşkuyla kutlanmaktadir...

Törene, Ankara'nm köylerinden de katihm oldugu için, büyük bir kalabalik Atatürk'ü alkişlamakta, ona olan hay- *5

Э

ranligini göstermektedir.

Bu içten sevgi seli karşisinda heye- I canlanan Atatürk, önce halkla arasin- daki asker kordonunun kaldirilmasim istedi.

Sonra yâverini de yanmdan uzaklaş- tinp kendisi halkip arasina kanşti.

Ellerini, en yakmindaki iki vatanda- şm omuzlarma koyup kendinden geç- miş şekilde, kalabalikla beraber yürü- meye başladi.

Biraz gittikten sonra, görevliler yani- na yaklaşip,

/#Artik otomobile binseniz," diye onu uyarmak istedi. •

Atatürk, bu uyanyi yapanlardan biri- ne dönerek, içli bir sesle, "Sen belki ömründe sevmişsindir... pakat hiç sevildin mi?" diye sordu.

Görevli, hiç beklemedigi bu soru karçismda şaşirip ne yanit vermesi ge- rektigini düşünürken, Atatürk, konuş- masim sürdürdü,

"Bundaki zevk hiçbir şeyde yok. Hele âşikm Türk Ulusu olursa. Beni bu zevk- ten biraz daha ayirmaym..."

Falih Rifki Atay, Babaniz Atatürk, Bateş Ya. Istanbul, 1980, s. 114


Kirilan

Bardak Atatürk, Bogazi?i'nde bir gazinoda genglerle sohbet etmektedir. Herkes büyük bir dikkatle onun agiklamalanni dinlemekte, sorularma yanit vermeye galişmaktadir.

O sirada köşedeki masalann birinde oturan bir adam, elindeki bardagi yere c düşürünce, herkesi irkilten bir gürültü |

CO

oldu.

Bütün öfkeli bakişlar bir anda adama döndü.

Adam bu sakarhgindan dolayi öyle utandi ki, yer yarilsa yerin igine gire- cekti.

Bunu gören Atatürk, önündeki bar- dagi alip havaya kaldirdiktan sonra, ka- za olmuş gibi yapip elinden birakti.

Öfkeli bakişlar, bu kez, yere düşen bu bardagm gikardigi kirilma sesine dogru döndü.

Orada, boş kalan eli hälä havada du- ran Atatürk, gülümseyen gözlerle $ev- resine bakmaktaydi.

Gergin hava bir anda dagildi; herkes güimeye ve alkişlamaya başladi.


 

Göbeksiz

Gelme Bir süre CumhuriyetHalk Partisi'ningenel sekreterligini de yapmiş olan Re-cep Peker, kisa boylu, göbekli аша ne$e-li bir insandi.

О aralar, göbeginin giderek büyüme- sinden telaşa kapilan Recep Peker, sag- lik kaygisiyla zayiflamaya karar verdi. Siki bir rejime girdi.

Gerçekten de bir süre sonra göbek küçülmeye, Recep Peker de zayiflamaya başladi.

Ama eski neşesi, eski konuşkanligi da kalmamişti. Asik suratli bir adam ol- muştu.

Bunu fark eden Atatürk, birkaç kere,

“Peker, neyin var, nedir bu durgunlu- gun?" diye sordu.

Doyurucu bir yamt alamadi.

Sonunda bunun, Peker'in kendine uyguladigi siki rejimden kaynaklandigi

anlaçildi.

О akşamlarm birinde Atatürk, Peker'insofraya yine asik suratla oturdugunugörünce, ona dönerek,

"Baksana birader," dedi, "bir daha soframagöbeksiz gelme!"

Sl nm Falih Rifki Atay,

in Re" № Yeditepe Ya. 1956, s. 86

 


 

Otomobil

ÖdeneQi 23 Aralik 1930...

Menemen'de, Derviş Mehmet ve gevresi, Cumhuriyet devrimlerine karşi ayaklanarak yedeksubay olarak görev yapan M. Fehmi Kubilay'i katletmişler- di.

Bu olaydan sonra Atatürk, Aydm Türk Ocagi'ni ziyaret etti. Oradaki gengiere,

"Efendiler," dedi, "eibette ki, gevre- nizdeki köyleri ziyaret etmiş, hallerini, ihtiyaglarmi, dertlerini ögrenmişsiniz~ dir..."

Kimseden ses gikmadi.

Bunun üzerine Atatürk,

"En yakm köyün uzakligi ne kadar?" diye sordu.

Вігі, yarnt verdi:.

"Yirmi dakika."

"Peki, anlatm, bu köyler ne durum- dadir? ihtiyaglan, dertleri nelerdir? Benibu konuda aydinlatin..."

Aydm Türk Ocagi Başkani,

"Efendim, köylere gitmek iQin oto­mobil ödenegimiz yok," deyince, büyüK bir öfkeye kapilan Atatürk,

"Menemen isyanci şeyhlerinin köy köy dolaşmak için ödenekleri mi var- di?" diye bagirdi.

Falih Rifki Atay, Babamz Atatürk, BateşYa. Istanbul, 1980, s. 115